22 Ekim 2011 Cumartesi

..Anı Yaşamak


ANLAR 

Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya, 
İkincisinde, daha çok hata yapardım. 
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım. 
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar, 
Çok az şeyi 
Ciddiyetle yapardım. 
Temizlik sorun bile olmazdı asla. 
Daha çok riske girerdim. 
Seyahat ederdim daha fazla. 
Daha çok güneş doğuşu izler, 
Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim. 
Görmediğim birçok yere giderdim. 
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye. 
Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine. 
Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben. 
Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu. 
Farkında mısınız bilmem. Yaşam budur zaten. 
Anlar, sadece anlar. Siz de anı yaşayın. 
Hiçbir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan, 
Gitmeyen insanlardandım ben. 
Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım. 
Eğer yeniden başlayabilseydim, 
İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım. 
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla. 
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır, 
Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer. 
Ama işte 85'indeyim ve biliyorum... 
ÖLÜYORUM... 
      

Dipnot: Dünyanın en çok okunan şiiriymiş..


18 Ekim 2011 Salı

..Yıllar önce yaşları olgunlaştırırmış

Yaşanmışlıklar insanların önce ruhuna yansırmış
Sonra seslerine
Yıllar önce yaşları olgunlaştırırmış
Sonra o anları yaşayan insanları
Sevgi önce gözlerinle gördüğün yerde başlarmış
Sonra sesini duyduğunda hissettiklerine yansırmış
Arkadaşlıklar önce fırtınalara maruz kalırmış
Sonra fırtınalara rağmen ayakta kalmayı başarırmış
Ya da yarı yolda tıkanır sulara gömülürmüş
Aşk önce kapıyı çalar
Ardından yanlış bir insanın bedeninde
Sertçe çarpıp kaçarmış…
Kaybedilenler önce geri dönmez sanılırmış
Ama kaybedilenin sevgi olduğu düşünülünce
Başka bir bedende gelip seni bulur, daha da sıkı kavrarmış…
[Alıntıdır]

16 Ekim 2011 Pazar

SUSKUNLAR KAPISI..


Her tiyatro oyunu güzel değildir muhakkak ama hepsinde müthiş bir emek vardır. Bilgisayar oyunları olmadan, geri alıp ileri sarmalar olmadan, canlı canlı hatasıyla eksiğiyle tüm doğallıyla karşınızdadır sanatçılar. İşte bu yüzdendir tiyatroya hayranlığım.
Suskunlar Kapısını izlerken hem tiyatroya hayranlığımdan hem de ney sesinde bulduğum huzurdan dolayı sanırım iki kat zevk aldım oyundan. Tek perdelik kısa bir oyundu, yetmedi sanki bana…
Hakikati bir yoklukta arar isen “var” görünmez,
Sevgiliye güzel diye bakar isen “yar” görünmez,
“Bir” içinde gizli gücü hissetmezsen ta içinde;
Yaprakları dallarında sallayan rüzgâr görünmez…
Kiminin dilinde kelam, kiminin elinde kalem…
Suskunların mana diliyse, bambaşka bir alem!
Bab-ı Hamuşan!
Suskunlar Kapısı!
Madde Dünyasında duymadıklarımızı fısıldıyor kulağımıza! Bu fısıltıyı duyan ilk Kimya Hatun oluyor. Belki Şems’in aşkın’ın ışığıyla beklide kendi kalbiyle işitiyor.
Kimya, Mevlana ve Şems’in büyük aşkına kendi küçük aşkını feda ediyor.