16 Ekim 2011 Pazar

SUSKUNLAR KAPISI..


Her tiyatro oyunu güzel değildir muhakkak ama hepsinde müthiş bir emek vardır. Bilgisayar oyunları olmadan, geri alıp ileri sarmalar olmadan, canlı canlı hatasıyla eksiğiyle tüm doğallıyla karşınızdadır sanatçılar. İşte bu yüzdendir tiyatroya hayranlığım.
Suskunlar Kapısını izlerken hem tiyatroya hayranlığımdan hem de ney sesinde bulduğum huzurdan dolayı sanırım iki kat zevk aldım oyundan. Tek perdelik kısa bir oyundu, yetmedi sanki bana…
Hakikati bir yoklukta arar isen “var” görünmez,
Sevgiliye güzel diye bakar isen “yar” görünmez,
“Bir” içinde gizli gücü hissetmezsen ta içinde;
Yaprakları dallarında sallayan rüzgâr görünmez…
Kiminin dilinde kelam, kiminin elinde kalem…
Suskunların mana diliyse, bambaşka bir alem!
Bab-ı Hamuşan!
Suskunlar Kapısı!
Madde Dünyasında duymadıklarımızı fısıldıyor kulağımıza! Bu fısıltıyı duyan ilk Kimya Hatun oluyor. Belki Şems’in aşkın’ın ışığıyla beklide kendi kalbiyle işitiyor.
Kimya, Mevlana ve Şems’in büyük aşkına kendi küçük aşkını feda ediyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder