"Okulun son günü, minik öğrencim Said'le"
"Öğretmenim Ben.."
Lisede hepimizin hayalleri vardı geleceğe dair. Bir
arkadaşım Gata’da tıp okuyacaktı; bir
arkadaşım da tıp ama üniversite fark etmez derdi; başka bir arkadaşım odtü
metalürji. Ben ne mi istiyodum, ben de eczacı olmak istiyodum.. Ve buna benzer
daha niceleri. Kimse demezdi öğretmen olmak istiyorum diye, nedense beğenmezdik
öğretmenlik mesleğini. Çevremizde öğretmenlik özellikle “bayan” için en ideal
meslek dendiği zaman sinirlerimiz bozulurdu. En nihayetinde geleceğimizi
belirleyecek olan, 3 saatlik sınavda
cevaplayabileceğimiz sorulardı. Sınav sonuçları açıklandı, kimileri idealleri
için tekrar çalıştı tekrar sınava girdi; kimileri de aldığı puana razı olup,
puanının yetebileceği yerleri tercih etti.
Bahsettiğim arkadaşlarım ve ben hepimiz öğretmen olduk. Öğretmenlik bölümünde okurken de anlamadık
öğretmenlik mesleğinin değerini. Ama sonra…
Bugünlerde memur atamaları başlamış, arkadaşlarım arıyolar saolsunlar; özel okulda çalışıyorumya devlete geçiyim(sırtını devlete yaslamak
mantığı J) istiyoruz.
Atanamadım öğretmen olarak, en azından memuriyetten başlayım.. Düşünüyorum,
evet mantıklı, tercih yapmalıyım, devlete geçmeliyim, belki de devletin
herhangi bir kurumunda bilgisayar işletmeni olarak çalışmalıyım..
Ama ben öğretmenim… Minicik öğrencilerim var benim elleri mouse tan küçük olan, ben ders anlatırken bi anda yanıma gelip komşularının
çocuğundan bahseden, yemekhanede yemek yerken beni gördükleri anda “bilgisayar
öğretmenimmmmm” diyip el sallayan, sarılmak için birbirini iten..
Öğretmen olmak apayrı bir duygu, apayrı bi dünya’ ymış...
Bunu okurken anlamadım, mesleğe başladığım ilk gün anladım. Şimdi ne
yapmalıyım, özelde de olsa öğretmenlik mi yapmalıyım yoksa sırtımı devlete mi
yaslamalıyım?!!
"Resimlerine her baktığımda tebessüm ettiğimi fark ettim.."